BİR EKOLOJİSTİN NOT DEFTERİNDEN:
“TÜKENİŞ İÇİN HER YIL YENİ BİR REKOR…”
Meteorolojik izlemlerin düzenli olarak yapılmaya başlandığı XVIII. yüzyıldan bu yana ortalama en sıcak 20 yılı son 22 yıl içinde yaşadık. Yaşadığımız her yıl bir önceki yılın sıcaklık rekorunu spor deyimi ile ‘tarihe’ gömüyor. 2017; 2016’dan, 2018; 2017’den daha sıcak oldu. İçinde yaşadığımız 2019’un geçmiş yılların tüm rekorlarını kıracağı şimdiden belli… Bu gidişle 2020’de muhtemelen 2019’dan daha sıcak olacak… Çünkü küresel iklim değişikliğini durdurabilecek; hatta yavaşlatabilecek adımlar atılmadı; bu gidişle de atılacağı da pek yok… Sıcak yaz günlerinde geçtiğimiz yıllardan artık ‘alıştığımız’ görüntüler ortaya çıkıyor. Orman yangınları, klimalardan dolayı artan talebin yol açtığı elektrik kesintileri, bazı kentlerde kendini iyiden iyiye hissettiren susuzluk, kuraklık ve buna bağlı tarımsal üretim düşüklüğü… Artan iklim göçleri, sosyal patlamalar…
Aslında resme daha da yakından bakarsak bir ‘gezegensel bir ekolojik krizin’ içindeyiz uzun yıllardır:
- Kuzey kutbundaki buzullar her yıl daha da hızla eriyor. Uydular ile çekilen resimlerde artık Kuzey Kutbunda beyaz buzullar yerine gri okyanusu görüyoruz her yıl artan oranda… Düzenli ölçümlerin başladığı 1970’lerden bu yana %40’a ulaştı kutuplardaki buzullardaki kayıplar…
- Grönland ve Antarktika’daki buzul erimelerinin neden olduğu okyanus seviyelerindeki yükselmeler daha şimdiden Bangladeş ve Vietnam ve bazı adaları tehdit etmeye başladı. Unutmayalım ki 500 milyona yakın insan deniz seviyesinin sadece 5 metre üstünde; bir milyardan fazla insan ise deniz seviyesinin sadece 10 metre üzerinde yaşıyor.
- Dağ buzulları da eriyor. Özellikle sıcak yaz aylarında değerli bir kaynak olan bu su rezervlerinin yok olması sonucu ortaya çıkan kuraklık ve su kıtlığı başta Asya’da olmak üzere birçok yerde günden güne büyüyen bir sorun…
- Küresel ısınma nedeni ile atmosferde artan karbonun büyük oranda okyanuslar tarafından emilmesi denizlerde asitleşme ve ısınmaya yol açmakta; deniz ekosistemleri hızla çökmeye neden olmakta… Son yapılan çalışmalar artık denizlerin daha fazla karbon ememeyeceğini gösteriyor. Bu durumda küresel ısınmayı artıracak biçimde CO₂ in atmosferde daha çok birikmesine ve iklim değişikliklerinin daha hızlı ortaya çıkmasına yol açacak.
- Zaten oldukça kıtlaşan tatlı su kaynakları günden güne pestisitler, nitrat, endüstriyel atıklar, plastikler gibi maddelerle kirletilmekte.. Yapılan bazı çalışmalar insan vücudunda 20 insan yapımı farklı kimyasallar olduğunu ortaya çıkartmış.
Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün; bunlar bile üzerinde yaşadığımız narin gezegenimizi ve ona bağlı olarak yaşamı günden güne nasıl bitirdiğimizi gösteriyor.
Peki, çözüm mümkün mü? Mümkün ama önümüzdeki süre çok az; 20-25 yıl, belki daha az kaldı… Saat hızla çalışıyor; açık olarak ortada olan durum ise kapitalist üretim ve tüketim ilişkileri içinde sağlıklı bir çözümün kesinlikle olmayacağı… Küresel iklim değişikliğini önlemek için yapılan sonuçsuz toplantılar bunun en büyük ispatı…
Artık o toplantılar trajikomik oyunların sahneye konduğu bir tiyatro sahnesine döndü.
Ekolojik bir topluma geçiş… Ütopik mi; bence değil ve gezegenimizi yaşatabilmek için tek çıkış yolu…
Ahmet Soysal’ın yayınevimizden çıkan Bir Ekolojist’in Not Defteri kitabını inceleyebilirsiniz.
0 Yorum