“Karnavalesk” bir sistem eleştirisi: Yarabıçak

}

04.11.2025

NURAY TEKİN

Yarabıçak

Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları

ÖMER FARUK

Yeni İnsan Yayınevi
2023
606 sayfa

“Sizce boşluk Tanrı’dan önce midir? Yani Tanrı boşluktan mı zuhur etmiştir? Ya da önce Tanrı, sonra boşluk mu oluştu? Tanrı’nın faaliyetlerini ‘kimse’ ve ‘şey’in oluşturduğunu biliyor, tanık oluyoruz. Öyleyse, Tanrı ‘kimse’ ve ‘şey’in olmadığı boşluğu yaratma gereğini neden duydu? Kutsal kaynaklarda ‘boşluk’tan neden hiç söz edilmemiş? ‘Kimse’ ve ‘şey’ için başlangıç noktası olan boşluk neden dikkate alınmayarak ‘ol!’ emriyle geçiştirilmiş.” (s. 517)

Ömer Faruk’un Yeni İnsan Yayınları tarafından genişletilmiş 2. baskısı yayımlanan Yarabıçak adlı denemesi şu an içinde bulunduğumuz “sistem”in kök(en)lerine, başlangıç noktalarına,başka bir deyişle ilklere doğru, tüm bağları-bağlantıları çözerek ilerleyen bir düşünce yolculuğu. Devingen iç yapısını en iyi tanımlayacak, ona en uygun sözcük “yolculuk”. Metnin bu yapısı kendi biçimini yaratmış, başka bir deyişle metin kendi yolunu çizmiş. Parçalı gibi görünen biçimsel yapısı bundan. Yazıda (özellikle de edebiyatta) biçim, içi boş bir kalıp değildir. Biçimi (anlatım biçimini de) yaratan, yapıtın “meselesi”dir, o da yazma süreci içinde ortaya çıkar; deyim yerindeyse, bir anlamda yazardan da bağımsız olarak, “mesele” kendi formunu doğurur. Bu nedenle biçim içeriktir, içerik de biçim. Yarabıçak bu anlamda hem biçimsel hem de türsel sınırları zorlayan, “ihlal eden” bir metin. (Tabii tür sorunu ayrı bir tartışma konusu.) Yazar da sınırları ihlal eden bir tür olduğu için denemeyi seçtiğini belirtiyor. Biçim sorununa daha sonra yeri geldikçe döneceğiz. Metnin meselesi nedir peki? Bunu da metnin yolunu çizen birtakım anahtar sözcüklerin yardımıyla anlamaya çalışacağız:

Boşluk: “Boşluktan daha derin (yoğun) başka şey var mı?” Ortadoğulu münzevi Abdülgaffar el Hayati’nin bu sözü tüm metin boyunca birçok kez karşımıza çıkıyor. Kitabın genişletilmiş baskısına eklenen baştaki “Çünkü…” bölümü boşlukla ilgili, genellikle Uzakdoğulu felsefecilerden yapılan alıntılarla başlamış. Kuantum fiziği evrende “gerçek” boşluk olmadığını söylüyor. Evrenin en dinamik, aynı zamanda en derin ve gizemli yanını da bu oluşturuyor, çünkü karanlık enerjiyle bağlantılı. Ortadoğulu münzevi tüm bunları biliyor olabilir mi? Düşünsel düzeyde boşluk var mıdır, varsa nasıldır? Toplumsallaşma sürecinde zihnimize yerleştirilen kodların yokluğu ya da yok edilmesi mi? Bu boşluk, evrende olduğu gibi, yaratıcı edimin dölyatağı olabilir mi?

Sessizlik ve dil: Yazara göre boşluğun ifadesi sessizlik. Sessizlikten çıkıp dile ve yazıya gireriz. Dile ve yazıya girmekle insan dünyayla dolaysız ilişkisini kaybeder, düşünce kodların egemenliğine girer. Yazarın deyimiyle “haritalandırılmış düşünce”dir bu. Kitapta birçok kez tekrarlanan “düşünenin düşünceye hükmetmesi” ile “düşüncenin düşünene hükmetmesi” arasındaki zıtlığın da buradan çıktığını düşünüyoruz. İlki boşluğa nüfuz ederek başlar, ikincisi ise haritalandırılmıştır, kodlara dayalıdır. İktidara ortak olmak istemeyen yazar ise (ve “Çok Kalpli Asi”) dünyayla sözcükler arasındaki boşluğa talip olur. Haritalandırılamayan (öngörülemeyen, ele geçirilemeyen) düşünce de temsil edilemezlik coğrafyası olarak boşlukta ilerler.

Burada şeylere ad verme, adlandırma ve kavramlar üzerine de metnin çeşitli yerlerinde gönderme olduğunu belirtelim. Şeylere ad vermenin şiddet içerdiğini ve insan türünün dünyaya hâkim olma arzusunun belki de ilk biçimi olduğunu biliyoruz. Kavram birçok yönü, özelliği, niteliği olan, birçok öğeden oluşan “gerçekliği” ya da şey’i tek bir öğede toplar, bu nedenle eksiltilmiş gerçekliktir. Şöyle diyebiliriz: İnsan türünde dil sadece iletişim için değil, Yasa’nınaktarımı için var. Yasa taşıyıcısı olarak dil ile ideolojinin iç içeliği buradan kaynaklanır.

Tüm bu ikilikler aynı zamanda metnin temel sorunlarından biri olan yaban-evcil ikiliğidir.

Kitap üç bölümden (kitaptan) oluşuyor: “Çok Kalpli Asi İçin Kenar Notları”, “Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları”, “Yeraltıgöğü Edebiyatı’na Giriş ya da Bir “Karşı-Fesat Birliği” Olarak Karnaval”. Kitabın girişinde Şükrü Argın’ın “Devlet ve İhlal” başlıklı sunuş yazısı var.

“Çok Kalpli Asi İçin Kenar Notları”ndan önce, doğa-kültür, kültür-uygarlık, ilkel (barbar)-uygar ikiliklerine ilişkin daha sonraki bölümlerde ayrıntılandırılacak olan sorunlara kuşbakışı bir giriş yapılıyor. Kültürün insanın doğal (ve toplumsal) çevresine egemenliğinin ölçüsü olma niteliği ele alınarak kültürden uygarlığa geçişte ortaya çıkan ilkel-uygar ikiliğine vurgu yapılıyor. Terry Eagleton’dan alıntıyla, “sömürgeciler uygarlığa, sömürge halkları ise kültüre sahiptir”.

Kitaptaki her “kitap” alıntılarla başlıyor, sonra Fısıltı’larla ve sorularla ilerliyor. Fısıltılar aralara da giriyor, bazen alıntıyla Fısıltı iç içe geçiyor. Böylece her kitap dallanıp budaklanarak ilerliyor. Çok sayıda ve uzun dipnotlar da kitabın kendine özgü yapıtaşlarından. Bunlar metnin dışı mıdır, içi mi? Bu da metni çoklu okumalara açık hale getiriyor. Yazının başında da belirttiğimiz gibi, metinde hem biçimsel hem de türsel sınırlar zorlanmış; yazar farklı anlatım dilleri, biçimler ve türler arasında, hatta yalnızca yazınsal türlerle sınırlı kalmayıp sinema sanatından örnekleri de kullanarak, bunlar arasında geçişler yaparak, iç içe geçirerek ya da art arda kullanarak anlam aktarımını güçlendirmiş.

omer frrukÖmer Faruk
(Fotoğraf: Berge Arabian)

“Çok Kalpli Asi İçin Kenar Notları” kitabı da bir masalla başlıyor. İnsanın yeryüzündeki macerasının masalı… “İşte böyle, Bahtı Kapalı Erkek’in önce hayvanlara, bitkilere, toprağa ve sonra da kendi cinsine emir vermeye başlamasının hikâyesi budur, her şey anlattığımız gibi olmuştur.” Sonrasında tüm kitabı kateden sorunsallar, yine labirent benzeri bir anlatımla sahne alıyor. “Düşleri düzene sokan” temel maddeler ateş, toprak, hava, su da “Çok Kalpli Asi”nin kenar notları arasında yerini alıyor. Gaston Bachelard’a göre ateş insan zihninin yansıtıldığı ilk nesne, ilk olay. Su yabanı potansiyel olarak sürekli içinde taşır.

Ada ise anakaranın dışında (ve ayrı) olma özelliğiyle, dışarıdan düşünmenin mekânı olarak ve yabana olan yakınlığıyla, okurun imgelemine sunuluyor. “Ada düşünceyi öncesine, boşluğa, imgeye, henüz ad koyulmamış olana, ilk sese, ilk görüntüye, ilk kokuya, ilk tada, ilk dokunuşa da taşıyan bir hatırlatıcıdır.”

Peki sonra ne oldu da insan kendinden uzaklaştı? “Ne oldu da yabanıl, varoluşunun kaynağını kendi dışında aramaya başladı?” İlk hata neydi? Bir toprak parçasını çitle çevirip “Burası benim” dedi. Oraya yerleşti, toprağı işlemeye başladı (tarım). Sonra, canlı cansız, dünya üzerindeki varlıkları evcilleştirmeye başladı. Kendini merkeze koydu. Bu da dünyaya bakışını belki de sonsuza dek değiştirdi. Metnin ana sorunsallarından biri de insanmerkezcilik. Metinde düşünsel olarak tüm geriye gidişler buradan başlıyor; ele alınan, sözü edilen yüzlerce “sorun” burada düğümleniyor.

Sonraki kitap “Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları”nda, “Anlattıklarımın her kelimesi gerçektir” diyor anlatıcı, Mister Fa. Mister Fa da tüm kitap boyunca karşımıza çıkan bir karakter. Kurmaca bir karakter mi, gerçek mi, yoksa yazarın “öteki beni” mi, bilemiyoruz. Burada anlatılanlar belli bir yaş grubunda olan kişiler için tanıdık gelecektir. 12 Eylül darbesinin öncesinde ve sonrasında yaşanan olaylar bu kez tür olarak kurmaca biçiminde anlatılıyor ama yazarın da belirttiği gibi kurmaca değil, gerçek.

Mister Fa’nın anlattıkları bir yerde Melih Cevdet Anday’ın Raziye’siyle ve Çingenelerle kesişir. Mister Fa’dan sonra anlatıyı “asıl anlatıcı” devralır. İkisi Rakıyı Karanfille İçen Adam’ı ziyaret ederler, sonrası üç kişinin sohbeti şeklinde ilerler. Bu kısımda Çingeneler üzerinden göçebe yaşam-yerleşik yaşam tartışması önemli bir yer tutuyor. “Bu devlet kurmamış, kale yapmamış, düzenli orduları, bayrakları, milli marşları, ulusal önderleri, kahramanları, anıtları olmayan halk…” Yine Ortadoğulu münzevi söz alır: “Devlet otoriter ve hiyerarşik örgütlenmelerle iktidara talip olunarak değil, insanlar arasında devletin kendini yeniden üretemediği yeni ilişkiler, özgürlükçü, dayanışmacı ve yaratıcı yeni bir hayat tarzı kurularak eritilebilir.”

Bu kısımdaki “gündelik hayat ihlalleri” tanımlaması dikkat çekici. Tabii burada söz sola, özellikle de Türkiye soluna geliyor. Yazara göre “erkek” aklıyla iktidarla girdiği güç savaşında iktidar mekanizmalarını kendi içinde yeniden üreten, “haklı kalmak mı, güçlü olmak mı” ikileminde “gücü” seçen ve giderek siyasetten “düşen” sol, 21. yüzyılla birlikte pan-kapitalizme geçilmesi ve bu durumun siyasi cisimleşmesi olan “seçilmiş tek adam rejimleri”ni de ne öngörebildi, ne de önleyebildi… Biz de Deleuze’den şu alıntıyla katılalım:

“Devrimin bugünkü problemi, bürokrasisiz bir devrimin problemi, tekilliklerin, etkin azınlıkların mülkiyetsiz ve çitsiz, göçebe bir mekâna girecekleri yeni toplumsal ilişkilerdir.”[1]

Son kitap, “Yeraltıgöğü Edebiyatı’na Giriş ya da Bir ‘Karşı-Fesat Birliği’ Olarak Karnaval”, Ömer Faruk ve Mister Fa imzalı. Bu bölüm “edepsiz” diliyle ve yarattığı grotesk atmosferiyle birçok kişiyi şaşırtabilir. O zaman sözü Mihail Bahtin’e verelim ve biz de Ömer Faruk’u yansılayarak uzun bir alıntı yapalım:

karnaval

“Karnavalda herkes etkin bir katılımcıdır, karnaval edimine herkes katılır. Karnaval izlenmez, hatta daha doğru bir dille icra bile edilmez; katılımcıları karnavalın içinde yaşarlar. (…) Sıradan, yani karnavalesk-olmayan yaşamın yapısı ve düzenini belirleyen yasalar, yasaklar ve kısıtlamalar karnaval boyunca askıya alınır: Askıya alınanların başında da hiyerarşik yapı ve bu yapıyla bağlantılı tüm korkutup sindirme, hürmet, dindarlık ve adabımuaşeret biçimleri gelir – yani sosyo-hiyerarşik eşitsizlikten veya insanlar arasındaki (yaş da dahil olmak üzere) herhangi başka bir eşitsizlik biçiminden kaynaklanan her şey. Karnavalesk yaşam alışıldık seyrinden çıkmış bir yaşam olduğu için de, bir ölçüde ‘tersyüz edilmiş bir yaşam’dır, ‘dünyanın tersine çevrilmiş tarafı’dır. (…) Tuhaflık, uygunsuz birleşmeler, saygısızlık, karnavalesk küfürler, tüm bir karnavalesk küçük düşürme ve yeryüzüne indirme sistemi, yeryüzü ve bedenin üretken gücüyle bağlantılı karnavalesk müstehcenlikler, kutsal metinlere ve deyişlere ilişkin karnavalesk parodiler, vs.”[2]

Biz de “yaşamanın etkin bir özelliği olarak esin sahibi olmanın, başkasına esin vermenin, esini beraberce çoğaltmanın hazzına gülümsemenin de eşlik ettiği, öngörülemez bir yok-yer”de, insanoğlunun bugün geldiği noktayı, yeryüzünü insan-olmayan canlı türleri için olduğu kadar kendisi için de cehenneme çevirdiği bilmem kaçıncı “yok oluş”a doğru gidişi düşünebiliriz belki, “en baştan”… Bugün geldiğimiz noktayı, bir yandan kültür ve tarih ekseninde insanın yapıp ettikleriyle, bir yandan da siyaset ekseninde “tek adam rejimleri”yle birlikte düşünürken, Yarabıçak esin verici bir okuma deneyimi sunuyor.

NOTLAR

[1] Gilles Deleuze, Issız Ada ve Diğer Metinler, Bağlam Yayınları, çev. Ferhat Taylan-Hakan Yücefer, İstanbul, 2009, s. 227.

[2] Mihail Bahtin, Karnavaldan Romana, Ayrıntı Yayınları, çev. Cem Soydemir, İstanbul, 2001. s. 238, 239.

Yazının kaynağına buradan ulaşabilirsiniz.

ÖNE ÇIKANLAR

Dİğer Yazılar

‘Giydiklerimiz ruh halimizi yansıtıyor’

Röportajı Yapan: Neslişah Aygören Rana Kutvan ‘Moda Psikolojisi’ isimli kitabında “Kıyafetlerimiz sadece bir tercih değil, aynı zamanda kim olduğumuzun bir yansımasıdır” diyor. Kutvan ile modanın zihnimizi etkileyen farklı hallerini konuştuk. Rana Kutvan, modaya...

daha fazla bilgi edinin

Bİlgİ Almak İÇİN

İLETİŞİME GEÇİN

BİZİ TAKİP EDİN

Yorumlar

0 Yorum

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dİğer YAzılar

‘Giydiklerimiz ruh halimizi yansıtıyor’

‘Giydiklerimiz ruh halimizi yansıtıyor’

Röportajı Yapan: Neslişah Aygören Rana Kutvan ‘Moda Psikolojisi’ isimli kitabında “Kıyafetlerimiz sadece bir tercih değil, aynı zamanda kim olduğumuzun bir yansımasıdır” diyor. Kutvan ile modanın zihnimizi etkileyen farklı hallerini konuştuk. Rana Kutvan, modaya...

daha fazla bilgi edinin
Sepet0
Sepette Ürün Yok
İlginizi çekebilir…
bir kuş olsam? (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 140,00.Şu andaki fiyat: ₺ 105,00.
bir kuş olsam?
Orijinal fiyat: ₺ 192,00.Şu andaki fiyat: ₺ 144,00.
Yer tutucu
 1,00
foça dedektifleri (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 188,00.Şu andaki fiyat: ₺ 141,00.
foça dedektifleri
Orijinal fiyat: ₺ 120,00.Şu andaki fiyat: ₺ 100,00.
deniz fenerinde macera
Orijinal fiyat: ₺ 128,00.Şu andaki fiyat: ₺ 96,00.
ekolojik krizin kökenleri
Orijinal fiyat: ₺ 246,00.Şu andaki fiyat: ₺ 185,00.
soğuk havalar (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 90,00.Şu andaki fiyat: ₺ 70,00.
kış gün dönümü (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 90,00.Şu andaki fiyat: ₺ 70,00.
Şiddetli kar yağışı (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 90,00.Şu andaki fiyat: ₺ 70,00.
Alışverişe Devam Et
0