Türler Arasındaki Eşitsizliğin Kaynakları

}

08.04.2024

Yazar: Gökhan Yavuz Demir

Kitabın içinde takdim yazısı aşağıdaki gibidir.

Türler Arasındaki Eşitsizliğin Kaynakları

 Deus est anima brutorum.

[Tanrı hayvanların ruhudur.]

İnsan dışında kalan ve bizim çok toptancı ve dayatmacı bir adlandırmayla hepsini “hayvan” başlığı altında topladığımız bütün öteki canlıların varoluş amacı hakikaten insanların çıkarlarına hizmet etmek olabilir mi? Bu soru hakkında serinkanlılıkla düşünen birinin; insanlar ile hayvanlar arasındaki ilişkinin efendi-köle, yönetici-kaynak, gardiyan-mahpus, beslenen-besin yahut özne-nesne ilişkisi olduğuna kendisini ikna etmesi mümkün müdür?

Maalesef mümkündür. Çünkü insanoğlu kendi hurafelerine kutsiyet atfetmekte pek mahirdir. Oysa hurafeler, dilin hakikati maskelemesinin aracıdır. Dilin gücü sadece var olanı göstermesinden değil, var olmayanı da gösterebilmesinden gelir. Dilin hiç de masum olmayan adlandırma kudreti sayesinde hem insanlar arası, sınıflar arası, kültürler arası eşitsizlikler hem de türler arası eşitsizlikler yaratılır. Bu eşitsizlikleri hurafeler meşrulaştırır. Bu konudaki en büyük hurafe Tanrının dünyayı böyle yarattığı için yapılacak bir şeyin olmadığıdır. Dolayısıyla hurafeler hiç masum değildir, hatta bazen çok da korkunçtur. Meselâ, insanın etobur bir canlı olduğu en korkunç hurafedir.

Felsefe ve dinler tarihinin hatırı sayılır büyüklükteki kısmı dille inşa edilmiş kurgulara imandan başka bir şey değildir. Bunlardan en meşhuru da insan ile hayvan arasında bir sınır çizmeye dayananıdır. Neredeyse Aristoteles’ten bu yana yapılan bütün insan tanımları, insanın aslında bir hayvan olsa da, yine de geri kalan öteki hayvanlardan çok farklı bir hayvan olduğuna dayanır. Buna göre türler arası hiyerarşide insan bariz bir ahlâkî üstünlüğe sahiptir.

Bu kültürel miras sayesinde yüzyıllardır insanların hayvanları yemesi, deneylerde kobay olarak kullanması ve doğalarından uzak şehirlerde demir kafesler içinde sergilemesi hiçbirimizde vicdanî bir sıkıntıya yol açmıyor. Bunun için her gün soframızda – Voltaire’in tâbiriyle – kadavralar yemekten rahatsız olmuyoruz. Bunu, hayvanların sirkte bizi eğlendirmeye mecbur olmaları gibi doğal buluyoruz.

Üzerlerinde deneyler yapmaya, gerekirse asla dönemeyecekleri uzay boşluğuna onları yollamaya hakkımız olduğuna îtimadımız tam. Sonuç olarak şu an itibarıyla yeryüzünde yüzbinlerce hayvanın birbirinden çok farklı sektörlerde tek bir amaçla insanlığa hizmet için çektiği acılar, maruz kaldığı ıztıraplar ve gördüğü eziyetler bize kesinlikle bir kötülük olarak görünmüyor.

Bunun için bazen İbrahim’e kurban etmesi için koç gönderen Tanrıya, bazense hayvanların ruh ve duyguları olmayan birer makine olduklarını söyleyen Descartes’a sırtımızı yaslıyoruz. Alet edevat kullanan, politika yapan, kültür üreten, sanat eseri yaratan ve akıl sahibi bir varlık olarak bu vahşeti meşrulaştıracak her türlü gerekçeyi dilimiz sayesinde bulabiliyoruz. Kültürün, dinin, tarihin ve felsefenin güçlendirdiği bu surlarda gedik açmak neredeyse imkânsız. Her şeyin gayet doğal ve insanî olduğuna dair büyük itmînamız var.

Oysa felsefe tarihinde Pythagoras, Porfirios, Locke, Newton, Voltaire, Schopenhauer ve Nietzsche’nin açtığı daha az takip edilmiş bir patika daha vardır. Hayvanların duygu ve düşüncelerinin olduğuna, acı çektiklerine ve anladıklarına bu filozoflar pek çok makûl izahat getirmişlerdir; elbette, sadece işitmek isteyen kulaklar için.

Batı düşünce tarihinde çok uzun mazisi olan bu tartışma, bizim entelektüel çoraklıktan muztarip tuhaf memleketimiz için maalesef çok yenidir. Son yıllarda Batı literatüründen yapılan birkaç tercüme ve Batıdaki tartışmayı acemice özetleyen bazı telif çalışmalar dışında neredeyse bu düşünce problemi hâlâ bizim tarafından keşfedilmeyi bekliyor.

Bu literatürü yakından takip etmeye çalışan yedi köpek babası ve vejetaryen bir entelektüel olarak iki sene evvel kaderin lütfuyla elime bir kitap taslağı geçti. Bu meseleyi Türkçede bu kadar geniş ve derinden ele alan bir kitaba daha evvel tesadüf etmemiştim. Ağır da olsa ciddiyetle bu kitabı satır satır hatmettim. Sonuçta yazarının bütünlüklü bakış açısından etkilendiğim bu kitabı önerilerim ve düzeltmelerimle bir gün yayınlanması temennisiyle yazarına ilettim. O kitap, işte bugün elinizde tuttuğunuz Türlerin Hukuku’ydu.

Elinizdeki çalışma, insana bahşedilen o ayrıcalıklı ahlâkî üstünlüğün temelsiz, metafizik bir önerme olduğunu akademik bir titizlikle tartışıyor. İnsanı hayvandan ayıran zihnî sınırı yıkmıyor, aksine bu sınırın zaten hiç var olmadığını gösteriyor. Bunun için kutsal kitapları yeniden ve çok daha eleştirel bir gözle okuyor. Düşünce tarihi içinde çok geniş çaplı bir yolculuk rotası çizen Nihat Baş’ın argümanları karşısında hâlâ dededen kalma ezberlerle ayakta durabilmek çok kolay değil. Neticede insanların ihlâl edilemez haklara sahip olduğu fikrini, hayvanların da benzer hakları olduğu fikrine doğru teşmil ediyor. İşte meselenin bam teli de burası zaten!

Kendi kültürel konforunu kaybetmek istemeyen etobur insanlar için kabul etmesi güç olsa da hayvanlar; duyguları, bellekleri, karakterleri, yetenekleri olan ve aynı yaşama tutkusuna sahip bizim gibi canlılardır. Yalnızca konuşamazlar. Soyutlama ve genelleme yapmalarına yarayacak kavramları yoktur. Bu sebeple bize; onlara karşı yaptıklarımızın vahşet, katliam, soykırım olduğunu söyleyemezler. Fakat onların bize katil olduğumuzu söyleyememeleri; bizim katil, onlarınsa kurban olduğu hakikatini değiştiremez.

Acaba yan bahçede kuyruğunu sallayarak kardeşiyle birbirlerine tos vurarak oynayan oğlak, retorik bir ustalıkla, elindeki bir bıçakla akşamki mangal keyfi için kendisine yaklaşan Âdemoğluna hem katil hem de yamyam olmaması için yalvarsaydı, o barbar yine de o oğlağı kesip yiyebilir miydi? Bu soruya verilecek yegâne doğru cevap, bir hayvanın insan dilini kullanamamasının onun acı çekmesini göz ardı etmemiz için bir sebep olamayacağıdır.

İnsan alışkanlık hâline getirdiği hiçbir şeyden pişman olmuyorsa, o vakit Nihat Baş gibi doğrudan o alışkanlıklara saldırmak gerekir. İnsanın kendi ezberini bozmadan dünyada anlamlı bir değişim veya devrime imza atılamayacağı aşikâr. Nihat Baş’ın ezberleri bozmaya cüret eden bu çalışmasını coşkuyla selamlıyorum!

Unutmayalım ki hayvanlara yönelik bir merhamet yaratamazsak, insanlığa dair adil, eşitlikçi, çoğulcu, özgür ve barışçıl bütün rüyalarımızı çöpe atmak zorunda kalırız.

Gönü Köyü/Bursa, Nisan 2024

Türlerin Hukuku Ön Kapak ()

ÖNE ÇIKANLAR

Dİğer Yazılar

Gaudí’nin Gizemini Çözen İki Kafadar

Yazan: Senem Türkmen Gaudí’nin Gizemini Çözen İki Kafadar, bana çocukken izlediğim eski bir çizgi filmi hatırlattı içinde bilgi, gizem, merak ve bolca hayranlık vardı. Salvador Comelles’in dili sade ama zekice örülmüş; çocukların dünyasına eğilmeden değil, eşlik...

daha fazla bilgi edinin

İklim hareketinin dünü, bugünü, yarını

"Brecher’ın stratejisi dünyayı kurtarır mı bilinmez. Fakat en azından içinde bulunduğumuz ve seller, kasırgalar, kuraklık, aşırı soğuk ve aşırı sıcak hava dalgaları, biyoçeşitlilik kaybı, kirli hava, buzulların erimesi ve yükselen deniz seviyeleri gibi nice sonucuyla...

daha fazla bilgi edinin

Bİlgİ Almak İÇİN

İLETİŞİME GEÇİN

BİZİ TAKİP EDİN

Yorumlar

0 Yorum

Dİğer YAzılar

Gaudí’nin Gizemini Çözen İki Kafadar

Gaudí’nin Gizemini Çözen İki Kafadar

Yazan: Senem Türkmen Gaudí’nin Gizemini Çözen İki Kafadar, bana çocukken izlediğim eski bir çizgi filmi hatırlattı içinde bilgi, gizem, merak ve bolca hayranlık vardı. Salvador Comelles’in dili sade ama zekice örülmüş; çocukların dünyasına eğilmeden değil, eşlik...

daha fazla bilgi edinin
İklim hareketinin dünü, bugünü, yarını

İklim hareketinin dünü, bugünü, yarını

"Brecher’ın stratejisi dünyayı kurtarır mı bilinmez. Fakat en azından içinde bulunduğumuz ve seller, kasırgalar, kuraklık, aşırı soğuk ve aşırı sıcak hava dalgaları, biyoçeşitlilik kaybı, kirli hava, buzulların erimesi ve yükselen deniz seviyeleri gibi nice sonucuyla...

daha fazla bilgi edinin
Aşçının Kızı

Aşçının Kızı

Yazar: Nazlı Dağhan “Bazen en güzel tarif, hatalarla yoğrulur.” İlk sayfasını açtığımda sade bir çocuk hikayesi bekliyordum… Ama sayfalar ilerledikçe fark ettim ki bu kitap sadece çocuklar için değil. Bu hikâye, hayal kurmaktan yorulan herkesin ruhuna iyi gelen bir...

daha fazla bilgi edinin
Sepet0
Sepette Ürün Yok
İlginizi çekebilir…
Çocuk oyunu
 440,00  285,00
ankara'nın keçileri (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 440,00.Şu andaki fiyat: ₺ 330,00.
Ankara'nın Keçileri
Orijinal fiyat: ₺ 240,00.Şu andaki fiyat: ₺ 180,00.
: bir myrmidon hikayesi: arif ali cangı
Orijinal fiyat: ₺ 320,00.Şu andaki fiyat: ₺ 240,00.
babamla balonda seyahat: mardin (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 320,00.Şu andaki fiyat: ₺ 240,00.
babamla balonda seyahat: mardin
Orijinal fiyat: ₺ 144,00.Şu andaki fiyat: ₺ 108,00.
hepimizin İçinde bir yer (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 192,00.Şu andaki fiyat: ₺ 144,00.
bir kuş olsam? (kopya)
Orijinal fiyat: ₺ 140,00.Şu andaki fiyat: ₺ 105,00.
bir kuş olsam?
Orijinal fiyat: ₺ 192,00.Şu andaki fiyat: ₺ 144,00.
Yer tutucu
 1,00
Alışverişe Devam Et
0